
Herkesin muhakkak bir yerlerde denk geldiği bir tabir vardır.
“Hayat bir yol”

Tepeleri, dağları, virajları, çıkmaz sokakları olan bir yol.
Bir şey daha güzel nasıl betimlenebilirdi bilmiyorum.
Zaman akıp giderken, koşuşturmanın içinde hayata yetişmeye çalışıyor ve tuttuğumuz zaman da bırakmıyoruz.
Yara bere içinde sürükleniyoruz. Yönünü belirlemek için ısrar ediyoruz. Ama o yine istediğini yapıyor.

Belki de koşmamalıyız. Sakin sakin yürümeli kafamızı kaldırıp her manzaranın her anın güzelliğine erişmeliyiz.
Aheste aheste yürürken yüksek dağlar çıkıyor önümüze, aşmamız gerekiyor. Dümdüz ovalarda buluyoruz kendimizi, fırtınalar kopmaya başlıyor. Sığınmamız gerekiyor, yönümüzü değiştirmemiz zorunlu hale geliyor.
Uzun ağaçlarla çevrili ormanlara denk geliyoruz .
Huzurun içinde güvende hissedemiyoruz. Gecenin karanlığı çökerken çareler üretmeye başlıyoruz. Güneşin ışınları ile aydınlanıyor umutla devam ediyoruz. Bir uçurum çıkıyor karşımıza ve yeni patika yollar arıyoruz. Çamurun içinde düşe kalka ilerlerken çıkmazlara açıyoruz gözümüzü.
Yine de durmuyoruz. Duramıyoruz… Onca zorlukla baş etmişken pes etmemeli çünkü yaşanan her şey iyi ya da kötü birer tecrübe.

Bu süreçte belki de çok şey kaybediyor insan. Ama geriye dönüp baktığında görebiliyor ki kaybettiklerinden fazlasını kazanıyor.
Evriliyor.
Hayatın önüne sunduğu her oluşum yaşamında köklü değişimler yaparken karakterindeki sivrilmeleri törpülüyor.
Dünyasına yeni pencereler açıyor. Bazıları çiçekli bahçelerle bezenmiş manzaralara sahipken bazıları şimşeklerle aydınlanan fırtınalı manzaralar.
Bakış açıları ekleniyor ruhuna. Bakmakla görmek arasındaki o büyük fark parlatıyor gözlerini, yüreğini…

” Sonuçta tecrübe oldu ” diyorsun. ” Tecrübe” diye basitçe, üç heceyle tek nefeste çıkıyor iki dudağının arasından…
Aslında en değerli olanı kazanıyor insan.